Kategoriler

12 Eylül 2017 Salı

İstanbul Kırmızısı




Beklemek...

Hiçbir zaman iyi değildir beklemek. Ne güzel bir olayı ne de kötü bir olayı. Ama özellikle sonu belli olmayan şeyleri beklemek daha zordur. Neden bunları yazdın ki derseniz filmin büyük bir kısmından algıladığım şey bu oldu.

Öncelikle kitabını hiç okumadığımı söyleyeyim. O açıdan bir karşılaştırma yapamayacağım. Ama ilerleyen zamanlarda okumaya karar verdim, filmi izlemeye başlar başlamaz.

"Bunları söylemende etken sanırım filmi beğenmen." diyorsunuz değil mi? Evet kesinlikle haklısınız. O kadar güzel ve özgün bir havası vardı ki. Tabii bu kadar değil, birçok tanımlamayı hak ediyor. Yönetmen ve oyuncular konuşmuş filmde! Görsel harika, gözüm ve gönlüm tamamen doydu. Evet birçok filmde şehrin en güzel halini yansıtıyorlar ama bu filmde bambaşkaydı. En azından bizim filmlerimiz içerisinde... Martı sesleri, boğaz, filmdeki harika tablolar (özellikle Neval'in evindekiler), baş roldeki üçlünün harika ses tonları, özenle seçilmiş oyuncular ve en önemlisi... filmdeki o gizemli hava yani bilinmezlik.

Filmi yeni bitirdiğimden midir bilinmez ama beğenmediğim tek bir nokta kalmadı diyebilirim. Keşke vizyona girdiğinde sinemada izleyebilseydim dediğim filmlerden oldu. Neyse artık DVD'siyle idare edeceğim. Tekrar izleyeceğim filmlerden de oldu aynı zamanda. Bu pek sık olmuyor bende. Ama bizim izleyiciler pek ısınamamış filme gözlemlediğim kadarıyla. Büyük çoğunlukla aradıkları sıradan aşk hikayelerini bulamayanlardır. Ne de olsa alıştık: Adam aşık olur, kadın kendini geri çeker, araya başkaları girer, sonra birlikte olurlar ve mutlu son. Ha mutlu son dedikleri de evlilik. Ama yanlış anlamayın ben de izlerim o sıradan olan filmlerin iyisini. Ama bırakın da bazı filmler biraz farklı olsun değil mi? Sonra "Ya ama her film de aynıııııığ!" diyorsunuz.
Bazı filmlerin sonunun bize kalması iyidir. Ki bu pek sık rastlanan bir durum değil. Belki de biz her şeyi size aktardık, bakalım bizi anladınız mı deme biçimleridir bu da...

Mükemmel midir değil midir bilemem ama aklımda kalacak olan nadir Türk filmlerinden biri artık benim için. O yüzden size de izleyenler izlemeyenlere kesinlikle izlettirsin diyorum. Ve sizi filmin müziğiyle baş başa bırakıp gidiyorum. Kırmızı rüyalar, sevgiler, D!


E bir de IMDb'de neler olmuş neler diyorsanız: IMDb İstanbul Kırmızısı

6 Eylül 2017 Çarşamba

Bu Aralar İzlediğim Filmler/4

Merhaba filmseverler! Birçok filmle karşınıza çıkmak istedim yine. Yazın gidişini güzelce kutlayalım diye. :P Ne de olsa Stark'ların da dediği gibi "Winter is coming!" Umarım sevebileceğiniz filmlerle karşılaşırsınız.



Güzel bir dram filmi kendileri. Buram buram ağlamaklı değil ama korkmayın. Yetenekli bir çocuğun ve dayısının yaşantısını anlatıyor.




Her ne kadar efsane bir film olmasa da iyi sayılabilecek gizem-gerilim filmiydi. Sevgili Jim Carrey 23 sayısının sırrını araştırmaya başlıyor. Ve neler oluyor neler...



Bugüne kadar tek bir Mumya filmini izlemedim, itiraf ediyorum! Ee ne işi var o zaman bu filmin derseniz; ablamla sinemada izleyecek başka film bulamadık ve girdik. Çok kötü de çıkmadı neyse ki. Ama sinemanın büyüsünden mi kaynaklıydı bilemiyorum. Siz yine de bir bakın. Belki seversiniz.




Güzel bir bilim kurgu-gizem filmi. Hatta izlerken Stranger Things'i anımsattığını düşüneceksiniz. Ama Sevgili J. J. Abrams 'Stranger Things' dizisinden çoook daha önce çekmiş bu filmi. Bu tarzı seviyorsanız izleyin derim.




Sanırım dünyanın en lezzetli filmlerinden biri bu da. Yapılan her yemek göz dolduruyor. Ama sakın açken izlemeyin! :) Oyuncular için bile izlenir. Hem gerçek bir hikayeden esinlenilmiş.




Deniz altında geçen heyecanlı bir film! Karadeniz sularında gizli kalan altın dolu bir gemiyi aramaya koyuluyorlar. Başlarına ne mi geliyor?.. İzleyip görün.




Minnoş bir ergen filmi olsa da konusu derindi! Hayatının son gününün nasıl geçeceğini seçeceğinle, ölmeden neleri düzeltmek isteyip istemediğinle ilgi bir şey... Tam olarak benzemese de Groundhog Day (isterseniz bu yazıma da göz atabilirsiniz.) filmiyle temeli aynı. 




Macera ve fantastikseverseniz, üstüne bir de eski King Kong filmlerini izleyip beğendiyseniz buyrun izleyin derim.




Tek mekanda geçen, az oyunculu gerilim filmlerini seviyorsanız izleyin derim. Aksi takdirde sıkılabilirsiniz. Ben izlerken keyif aldım. Farklı bir havası vardı. Kapalı alan korkunuz ve havuz korkunuz varsa aman uzak durun. :)




Suç ve komedi bu kadar tatlı olabilirdi! Zaten oyunculara bakarsanız ne demek istediğimi anlayacaksınız. Üstelik hayata dair güzel tespitler de içeriyor. Daha ne olsun!




Aşkın ve romantizmin en saf halini anlatıyor bu film de! Hayat hakkında çok az bilgisi olan iki çocuğun birlikte büyümesini, kendilerini ve çevresini birlikte keşfetmelerini anlatıyor.




Büyük maceralardan hoşlanıyorsanız doğru yerdesiniz! Keşfedilmemiş toprakları onlarla birlikte keşfetmek isterseniz kesinlikle izleyin!




Suç ve komedi diyince akla Guy Ritchie geliyormuş, ben de bu yıl öğrendim. Bu filmi izledikten sonra Snatch filmini de izleyin. İkisi arasında seçim yapmam gerekirse Snatch'i seçerim sanırım!




Birkaç izleyen bu filmin ufak tefek eksiklerini bulsa da (ki haklılar); izlerken gözünüze batan çok şey olmayacak emin olun. İki oyuncu da, filmdeki dövüş sahneleri de (özellikle bir tanesi), müzikleri de, o dönemin yansıtılan ruhu da her şeyi örtmüş diyebilirim. Tabii ben sinemada izleyince daha da güzel geldi gözüme. Aksiyon-gizem bana göre diyorsanız izleyin.