Kategoriler

24 Mayıs 2018 Perşembe

A Quiet Place (Sessiz Bir Yer)




Selam güzel insanlar ve güzel kalanlar! Akşamınız yeterince sessiz ve sakin mi? Ama bu filmdeki kadar sessiz bir yerde değilsinizdir umarım. Çünkü o derece bir sessizlik...

Sessizlik, sakinlik, dinginlik hep güzelmiş gibi aktarılır bize kitaplarda ve filmlerde. Ama sevgili yönetmenimiz John Krasinski -filmdeki senaristlerden biri ve aynı zamanda baba rolündeki adam- bize bunun tam tersini anlatmış. Hatta sessizlik içinde anlatmış. O nasıl oluyor dediniz değil mi? Ben de vizyondayken öyle düşünüp gitmemiştim sinemaya. Yani tabii ki merak ettim ama sinemada izlemesem de olur diyip geçiştirmiştim. Yazık etmişim tam da sinemada izlenmesi gereken bir filmmiş. Ama film adı gibi sessiz olduğu için sinemada ses çıkaranlardan rahatsız olma katsayım artardı kesin. :)

Duyma yeteneği ultra gelişmiş canavarlardan kaçan bir ailenin hikayesini anlatıyor. Ve bu ailenin yaşadığı dünyada yaşam neredeyse durmuş. Hiçbir şekilde yüksek ses çıkarmadan yaşamak zorundalar. Burada sadece konuşmamaktan, bir şeyleri yere düşürmemekten, bağırmamaktan falan bahsetmiyorum. Doya doya kahkaha atamamak, canın hem duygusal hem fiziksel olarak acıdığında ağlayamamak, anlık sesli mutluluklardan mahrum kalmak, bir çocuğun eğlenmesi için oynadığı oyuncağının sesini açamamak... Belki de bir canavardan kaçmaktan daha zor tüm bunlar!

 A bir de hayatta kalmaya çalışmak gibi bir mücadeleleri var.

 Yaklaşık 90 dakikalık filmde 5 dakikalık diyalog bile yoktur sanırım. İşaret diliyle, mimiklerle, el kol hareketleriyle anlatılıyor her şey. Filmi özel yapan şey de bu zaten. Hem adına hem konusuna yakışan da bu. Burada oyunculara çok daha büyük bir rol düşüyor. Ve üstesinden oldukça iyi gelmişler. Daha iyisi olur muydu bilmiyorum ama benim gözüme takılan "Ya burası olmamış." dediğim yer olmadı. Üstelik öyle beklenmedik yerlerde gerilim artıyor ki bu da filmin temposuna güzel bir şeyler katmış.

İzlerken kendinizi onlarla birlikte hayal ediyorsunuz, tabii biraz empati yeteneğiniz varsa. (Ya da ben mi fazla empati kurdum o an için?) O yüzden daha çok hissettim yaşadıklarını. Kısacası bu kadar sessizlik; bu kadar iyi oynanabilirdi ve bu kadar sürükleyici olabilirdi. Bence izleyenler izlemeyenlere kesinlikle izlettirsin türünde. Çünkü her zaman karşımıza bu tarz filmler çıkmaz. Ama size bir uyarım olacak bu filmde canavarlar nereden gelmiş, neden dünya bu halde, bundan sonra ne olacak gibi sorular peşine düşecekseniz hiç izlemeyin. Ya da az oyuncuya ve sessizliğe tahammülünüz yoksa. Eğer izlerseniz kötü dersiniz. Ama film kötü değil sadece siz bunlardan hoşlanmadığınız için size sıkıcı gelir.

Dur biraz IMDb sayfasını inceleyeyim diyorsanız: Buraya tıklayın. 

Fragmanına bir göz atayım diyorsanız:
  
Ve son olarak filmi izlediyseniz ya da izlemeyi düşünüyorsanız yorum bırakın. Tabii istiyorsanız. 

Ama ne yaparsanız yapın:
-İyi dinleyin.
-Dikkatli hareket edin.
-Ve sakın SES çıkarmayın!

Sessiz, sakin ve huzurlu geceler dilerim.

Not1: Filmi sevenler için onun gibi post-apocalyptic (kıyamet sonrası dönem demek oluyormuş kendileri) bir dünyada geçen filmlerden önermek istiyorum size. Tabii izlediklerim arasından. Onlarında puanlarını, oyuncularını vb. IMDb'de incelemek isterseniz film isimlerinin üstüne tıklamanız yeterli.
      
Not2: Film afişi Sevgili İpek'e aittir. Yine çok güzel bir iş çıkarmış. Eğer Instagram sayfasına göz atmak isterseniz buraya tıklayın.

12 Mayıs 2018 Cumartesi

Bu Aralar İzlediğim Filmler/10

  
Merhaba sevgili okur keyifler nasıl? Umarım iyidir ya da iyi olma yolundadır. İlk filmin adından da anlaşılacağı gibi on bir film var bu yazıda. :) İçlerinden en azından bir tanesini izlersiniz ve seversiniz diye umuyorum. İzlediklerinizi ya da izlemeyi düşündüklerinizi yorum kısmına yazarsanız beni çok mutlu ederseniz. Yazmazsanız mı? Siz bilirsiniz yeter ki keyifle okuyun yazıyı. Hadi başlayalım.


 Ocean's Eleven

Belki de sizin yıllar önce keşfettiğiniz ama benim yeni izlediğim bir soygun filmi kendileri. Güzel oyuncuların bir arada bulunduğu yer yer komedi içeren bir film. Üstelik bir üçlemenin ilk durağı. Seriler devam ettikçe özgünlüğünü kaybediyor genelde ama ilk filmi oldukça hoştu. Keyifle izleyeceğinizi düşünüyorum yani umarım, sanırım, galiba... ^^


Detachment (Kopma)

Açıkçası bu filmi nasıl açıklayacağımı bilmiyorum. Geçici öğretmenlik yapan bir karakter üzerinden bir okuldaki öğretmenlerin ve öğrencilerin duygu düşüncelerini anlatıyor kendileri. Fakat biraz ağır bir yanı var. Ağır derken film yavaş ilerliyor demek istemiyorum yanlış anlaşılmasın. Psikolojik olarak ağır desem az çok anlatmış olurum sanırım. Konusu ilginizi çekerse izlemenizi öneririm. Adrien Brody abimiz çok güzel bir performans sergilemiş.


 Comme Un Chef (Şeflerin Savaşı)

 Hem eğlenceli hem lezzetli bir film arıyorsanız doğru yerdesiniz. Güzel yemekler, leziz sofralar, hayallerinin peşinden giden, şef olma hayali kuran insanlar, kibirli şefler... Hepsinin güzel bir harmanı!


El Laberinto Del Fauno (Pan'in Labirenti)

Dram-fantastik-savaş filmi kendileri. Tabii savaş kısmı pek baskın değil. Hayal gücü oldukça güçlü olan bir çocuğu konu alıyor. Masalsı bir tatla, annesiyle birlikte yeni bir yere taşınmalarını ve orada geçirdiği hayatı anlatıyor. Üstelik ilginç fantastik yaratıklarla tanışıyor. 1940lı yılların İspanya'sında geçiyor ve kendi diliyle çekilmiş. Ki bu filme değişik bir güzellik katmış. (Tabii benim hiçbir İspanyolca bilgim yok yanlış anlaşılmasın. Ama farklı bir dil duymak -bilmesem bile- oldukça güzel geliyor kulağa.)


Cloverfield (Canavar)

Bir grup arkadaşın verdiği partiyle başlıyor film. İlerleyen dakikalarda ise şehirde gerçekleşen bir canavar saldırısından kaçarken buluyorlar kendilerini. Partide olanları kameraya alan kişilerin gözüyle görüyoruz olayları. Ve filmin sonuna kadar sadece o kameradan tanık oluyoruz olaylara. Çok amatörce ve basit diye tanımlayan insanlar olmuş ama o amatörlük kategorisinde değerlendirince oldukça başarılı olduğu görülüyor. Ama tabii sizin amatörlüğe tahammülünüz yoksa hiiiiç izlemeyin derim. Yine de bir şans verseniz fena olmaz???


Big Night

Günün ikinci lezzetli filmi. Bu seferki film "Amerikan Rüyası" dalgası ile 1950lerin Amerika'sına gelip İtalyan restoranı -TDK öyle kabul ediyor kelimeyi ben de hep karıştırıyorum özellikle konuşma dilinde- açan iki İtalyan kardeşi anlatıyor. Dram tadında yer yer eğlenceli bir 1996 yapımı. 


Game Night

Vizyona yeni giren abartılı bir komedi filmi. Hani şu absürt sahnelerden oluşan. Bir yandan "Ya çok saçma ya!" derken bir taraftan da güldüğünüzü görecekseniz. Sadece eğlenmek için birebir. Üstelik eğlenirken renkli kişiliklere sahip tanıdık yüzleri de göreceksiniz. Evet sadece eğlenmek için dedim ama çok da boş bir film değil. Güzel -keyifli, eğlenceli- vakit geçirmek isteyenler mutlaka göz atsın.


The Post

Sadece eğlence amaçlı bir filmden bu filme geçmek biraz garip oldu tabii. Gerçek bir hikayeden uyarlanmış The Post. Özellikle Merly Streep ve Tom Hanks performanslarını çok güzel sergilemiş. Savaş döneminde yaşanan gerçekleri yayımlamak ve yayımlamamak arasında kalan gazete çalışanlarını konu alıyor. Tabii en çok da Merly Streep'in canlandırdığı karakteri.


Annihilation

Kitap uyarlaması bir bilim kurgu filmi. Şehrin büyük bir kısmını kaplayan gizemli bir bölgeye yapılan araştırmaları konu alıyor. Bölgede yaşayan canlılar inanılmaz bir evrim sürecine giriyorlar. O inanılmaz kısmını da sevgili biyolog  karakterimiz -tamam sakin ben de biyoloğum- ve keşif grubundaki diğer bilim insanları bize açıklamaya başlıyorlar. Farklı bir bilim kurgu arayışı içindeyseniz izlemenizi öneririm. Ama filmin 8. harikalığa aday olmadığını da bilin. Ben filmi bir bütün olarak değerlendirdiğimde oldukça beğendim.


Soul Kitchen

3. lezzetli filmimize hoş geldiniz. Bu sefer bir Fatih Akın filmi var karşınızda. Bu film diğer iki film kadar mutfakla bağlantılı değil. Daha çok Almanya'da bulunan bir mekanın sahibinin hayatı üzerinden ilerliyor film. Abisi, sevgilisi, mekan çalışanları vb. Eğlenceli ve keyifli bir film üstelik. En azından bir göz atmaya değer, ne dersiniz?


Avengers : Infinity War

Vizyona girdiği ilk gün en ön koltuktan izledim. Şaka tabii! Sadece vizyona girdiği ilk gün izledim, en ön biraz garip kaçardı değil mi? ^^ Evet bir avuç süper kahraman toplanıp dünyayı kötü karakterlerden kurtarmaya çalışıyor vb. diyebiliriz. Diyebiliriz ama o kadar da basit değil! Size süper kahramanlı filmler Oscarlı filmlerden iyidir falan demiyorum. Bu serinin tamamı için diyemem belki ama bu film oldukça iyiydi. Kötü karakterin bile durup düşünülecek bir amacı vardı. Sahi dünyada nüfus yoğunluğu artıp, yaşam için gerekli en önemli kaynaklar azalmıyor mu? Nüfus azalsa belki de daha yaşanılabilir bir dünya olur! Tabii ki bu kötü karakterimize evrendeki çoğu insanı öldürme hakkını vermiyor. Ama bir durup o konuyu düşünmemizi sağlıyor film. (Düşünmediniz mi, neyse canım o konuyu düşünmek zorunda değilsiniz.) Ne, "Evreni yok etti mi?" diye mi soruyorsunuz? Ha orasını bilemem gidip izleyin. ^^ Evet filmde çok fazla karakter var, evet filmin ilk yarısı pek iyi değildi ama bir bütün olarak bir süper kahraman filminden beklenmeyecek güzellikteydi. (Not: Christopher Nolan'ın Batman serisi hariç! O güzelliğin de ötesinde bir seri.) Ama bu demek değildir ki film kötü. Diğer yarısı da oldukça iyiydi. Fazlaca merakta bıraktı, üzdüğü birçok sahne oldu vb. Ama bu da demek değildir ki dünyanın 8. harikasıydı. 8 küsür puan ortalamasına sahip kendileri şimdiden. Bakalım seneye neler olacak?!

 Okuduğunuz ya da film isimlerine göz atmak için geldiğiniz için çok teşekkür ederim. Sevgiler, D!