Kategoriler

1 Temmuz 2018 Pazar

Bu Aralar İzlediğim Filmler/11

Güzel akşamlar sevgili okur umarım akşamınız huzur dolu geçiyordur. Bu seferki filmler 2 ay içinde izlediklerimden oluşuyor. Uzun zamandır film önermedim farkındayım. Bakalım bu on birli arasında seveceğiniz filmler çıkacak mı? Eğer içlerinden izledikleriniz ya da izlemek istedikleriniz varsa yorum yazarsanız mutlu olurum.


21 Jump Street (Liseli Polisler)
   
Komedi filmiyle başlayalım turumuza. Ama en saçmasından... Jonah Hill ve Channing bir araya gelince ortaya kesin absürt bir şey çıkar zaten. Eğer bu tarz komedilerden hoşlanıyorsanız izleyin derim. 7,2 gibi bir ortalama puana sahip.


The Best Exotic Marigold Hotel (Marigold Oteli'nde Hayatımın Tatili)

İkinci filmimiz de dram-komedi karışımı. Çoğu, emeklilik döneminde olan birkaç kişinin aynı otelde geçen serüvenlerini anlatıyor. Serüven derken tabii safari maceralarını anlatmıyor. :) Hiç alışkın olmadıkları Hindistan'da yaşadıkları güzel, duygusal olaylara tanık oluyoruz. Üstelik birçoğunun kişiliğinde meydana gelen değişimi de görüyoruz. İçinizi biraz da olsa ısıtacak tatlı bir film. 7,3 ortalamaya sahip kendileri.


The Commuter (Yolcu)

Bu filmi dün ablamla izledim. Şüpheli kim filmi desem doğru bir tanımlama olur sanırım. Olaylar trende yaşanıyor, neredeyse tek mekanda geçiyor yani. Baş karakterimiz eski bir polis. Liam Neeson daha önce Non-Stop filminde de uçakta katili arıyordu. Bu rolü çok sevmiş anlaşılan. :) 2018 filmi ve 6,3lük bir ortalamaya sahip. Bu tarz filmleri severseniz göz atın diyemeyeceğim çünkü ortalamanın biraz altındaydı. Ama izleyecek bir filminiz yoksa, sırf vakit geçirmek isterseniz size kalmış. Ne de olsa bu hayatta yaptığımız her şey mükemmel olmak zorunda değil. Hayat bizim hayatımız. 


Han Solo: A Star Wars Story

Bu film için pek bir şey söyleyemeyeceğim maalesef. Star Wars serilerini oldukça seven birisiyim. Tabii kötü taraflarıyla birlikte... Ama bu ara film cık, olmamış. Tamam izlerken sıkılmadım, çıkıp gitmedim salondan ama ondan fazlası değildi. Rogue One çok güzeldi bunun aksine. Ama bir Star Wars severseniz izleyip siz karar verin. Onun dışında izlemeseniz de olur.


Molly's Game

Bu film gerçek bir hikayeden uyarlama. Molly adlı bir kadının hayat hikayesini anlatıyor. Olimpiyatlarda kayak sporuyla ilgilenirken başına gelen bir olay yüzünden kendini poker müsabakaları düzenlerken buluyor. Tabii buluyor derken kendi tercihi, öyle yazınca zorlanmış gibi durdu. :) Daha sonra FBI tarafından birçok suçlamayla tutuklanıyor. Sonrası mı? E merak ettiyseniz izleyin derim. Jessica güzel oynamış rolünü. Buradan sevgiler kendisine.


Deadpool 2

Canımız Deadpool'cuğumuz desem ne kadar tarafsız yorum yaptığımı anlarsınız değil mi? Zaten kendisi Marvel karakterlerinin en tatlısı değil de ne??? Bu da pek tarafsız olmadı tamam kabul. Süper kahraman filmlerinin komediyle harmanlanmış halinden hoşlanırsanız ya da zaten birincisini izlediyseniz mutlaka izleyin derim. Ama benim gönlüm yine de ilk filmde.


Romeo+Juliet

William Shakespeare'ın oyununun farklı bir tarzda sinemaya uyarlanmış hali. Oyunu birçoğunuz okumuşsunuzdur ya da hakkında az çok bilgi sahibisinizdir eminim. Film ne kadar başarılı tartışılır ama yönetmenin  tarzına hayran kaldım. İzlemeye değer yani.


Labirent

Sonunda bir Türk filmi, değil mi? Bu filmin DVD'sini birkaç ay önce almıştım. Ama izlemek için pek acele etmemiştim. Aksiyon, polisiye, gerilim ortaya karışık bir film. Ülkede gerçekleşmesi planlanan bir terör olayını durdurmaya çalışıyorlar. İyi oyuncu kadrosuna sahip ama... Şu ama'lar da olmasa. :) Yine de bir şeyler eksikti filmde. Pek konuları benzemese de Yavuz Turgul'un Av Mevsimi'ni izleyin derim. İşte o film tadından yenmez! 


Tomb Raider

Bu film Lara Croft karakterinin gençliğini anlatıyormuş. -muş diyorum çünkü ne oyununu oynadım ne de eski filmlerini izledim. O zaman bunu niye izledin Duygu diyorsunuz değil mi? (Ya da demediniz.) Orasını bilmiyorum işte o an denk geldi izledim. Fantastik, aksiyon karışımı bir dünyayı kurtarmaca filmi. Eğer ilgi alanınıza giriyorsa izleyin.


The Lego Batman Movie

Şu animasyonu Christopher Nolan'ın Batman serisinden sonra izlediğim için çok sevdim sanırım. Harry Potter'dan Lord Voldemort, The Lord of The Rings'ten Sauron karakteri vardı. Daha nasıl sevmeyeyim a dostlar?! Animasyon ve süper kahramanseverlerdenseniz mutlaka izleyin derim. 


Red Sparrow (Kızıl Serçe)

Dram, gizem, gerilim ve ajan karışımından hoşlanıyorsanız -bu da kokteyl tanıtımı gibi oldu- mutlaka izleyin derin. Sizi gerecek birçok sahne mevcut uyarmadı demeyin. İşkence sahneleri var bir iki adet. Üstelik arka fonda çalan müzik de olaylarla birlikte biraz gerginlik yaratıyor. Rusya ve ABD arasındaki bitmeyen Soğuk Savaş Dönemi'ni anlatıyor. Tabii o dönemi değil de iki devlet arasındaki rekabeti. Bir dakika rekabet yanlış kelime oldu. İçlerindeki köstebeği bulmaya çalışıyorlardı desem daha doğru olur. En iyi ajan filmi denmez belki ama yine de izlemeye değer diye düşünüyorum. Jennifer Lawrence güzel bir performans sergilemiş. 

Okuduğunuz için teşekkür eder, güzel bir gece dilerim. Sevgiler, D!

24 Mayıs 2018 Perşembe

A Quiet Place (Sessiz Bir Yer)




Selam güzel insanlar ve güzel kalanlar! Akşamınız yeterince sessiz ve sakin mi? Ama bu filmdeki kadar sessiz bir yerde değilsinizdir umarım. Çünkü o derece bir sessizlik...

Sessizlik, sakinlik, dinginlik hep güzelmiş gibi aktarılır bize kitaplarda ve filmlerde. Ama sevgili yönetmenimiz John Krasinski -filmdeki senaristlerden biri ve aynı zamanda baba rolündeki adam- bize bunun tam tersini anlatmış. Hatta sessizlik içinde anlatmış. O nasıl oluyor dediniz değil mi? Ben de vizyondayken öyle düşünüp gitmemiştim sinemaya. Yani tabii ki merak ettim ama sinemada izlemesem de olur diyip geçiştirmiştim. Yazık etmişim tam da sinemada izlenmesi gereken bir filmmiş. Ama film adı gibi sessiz olduğu için sinemada ses çıkaranlardan rahatsız olma katsayım artardı kesin. :)

Duyma yeteneği ultra gelişmiş canavarlardan kaçan bir ailenin hikayesini anlatıyor. Ve bu ailenin yaşadığı dünyada yaşam neredeyse durmuş. Hiçbir şekilde yüksek ses çıkarmadan yaşamak zorundalar. Burada sadece konuşmamaktan, bir şeyleri yere düşürmemekten, bağırmamaktan falan bahsetmiyorum. Doya doya kahkaha atamamak, canın hem duygusal hem fiziksel olarak acıdığında ağlayamamak, anlık sesli mutluluklardan mahrum kalmak, bir çocuğun eğlenmesi için oynadığı oyuncağının sesini açamamak... Belki de bir canavardan kaçmaktan daha zor tüm bunlar!

 A bir de hayatta kalmaya çalışmak gibi bir mücadeleleri var.

 Yaklaşık 90 dakikalık filmde 5 dakikalık diyalog bile yoktur sanırım. İşaret diliyle, mimiklerle, el kol hareketleriyle anlatılıyor her şey. Filmi özel yapan şey de bu zaten. Hem adına hem konusuna yakışan da bu. Burada oyunculara çok daha büyük bir rol düşüyor. Ve üstesinden oldukça iyi gelmişler. Daha iyisi olur muydu bilmiyorum ama benim gözüme takılan "Ya burası olmamış." dediğim yer olmadı. Üstelik öyle beklenmedik yerlerde gerilim artıyor ki bu da filmin temposuna güzel bir şeyler katmış.

İzlerken kendinizi onlarla birlikte hayal ediyorsunuz, tabii biraz empati yeteneğiniz varsa. (Ya da ben mi fazla empati kurdum o an için?) O yüzden daha çok hissettim yaşadıklarını. Kısacası bu kadar sessizlik; bu kadar iyi oynanabilirdi ve bu kadar sürükleyici olabilirdi. Bence izleyenler izlemeyenlere kesinlikle izlettirsin türünde. Çünkü her zaman karşımıza bu tarz filmler çıkmaz. Ama size bir uyarım olacak bu filmde canavarlar nereden gelmiş, neden dünya bu halde, bundan sonra ne olacak gibi sorular peşine düşecekseniz hiç izlemeyin. Ya da az oyuncuya ve sessizliğe tahammülünüz yoksa. Eğer izlerseniz kötü dersiniz. Ama film kötü değil sadece siz bunlardan hoşlanmadığınız için size sıkıcı gelir.

Dur biraz IMDb sayfasını inceleyeyim diyorsanız: Buraya tıklayın. 

Fragmanına bir göz atayım diyorsanız:
  
Ve son olarak filmi izlediyseniz ya da izlemeyi düşünüyorsanız yorum bırakın. Tabii istiyorsanız. 

Ama ne yaparsanız yapın:
-İyi dinleyin.
-Dikkatli hareket edin.
-Ve sakın SES çıkarmayın!

Sessiz, sakin ve huzurlu geceler dilerim.

Not1: Filmi sevenler için onun gibi post-apocalyptic (kıyamet sonrası dönem demek oluyormuş kendileri) bir dünyada geçen filmlerden önermek istiyorum size. Tabii izlediklerim arasından. Onlarında puanlarını, oyuncularını vb. IMDb'de incelemek isterseniz film isimlerinin üstüne tıklamanız yeterli.
      
Not2: Film afişi Sevgili İpek'e aittir. Yine çok güzel bir iş çıkarmış. Eğer Instagram sayfasına göz atmak isterseniz buraya tıklayın.

12 Mayıs 2018 Cumartesi

Bu Aralar İzlediğim Filmler/10

  
Merhaba sevgili okur keyifler nasıl? Umarım iyidir ya da iyi olma yolundadır. İlk filmin adından da anlaşılacağı gibi on bir film var bu yazıda. :) İçlerinden en azından bir tanesini izlersiniz ve seversiniz diye umuyorum. İzlediklerinizi ya da izlemeyi düşündüklerinizi yorum kısmına yazarsanız beni çok mutlu ederseniz. Yazmazsanız mı? Siz bilirsiniz yeter ki keyifle okuyun yazıyı. Hadi başlayalım.


 Ocean's Eleven

Belki de sizin yıllar önce keşfettiğiniz ama benim yeni izlediğim bir soygun filmi kendileri. Güzel oyuncuların bir arada bulunduğu yer yer komedi içeren bir film. Üstelik bir üçlemenin ilk durağı. Seriler devam ettikçe özgünlüğünü kaybediyor genelde ama ilk filmi oldukça hoştu. Keyifle izleyeceğinizi düşünüyorum yani umarım, sanırım, galiba... ^^


Detachment (Kopma)

Açıkçası bu filmi nasıl açıklayacağımı bilmiyorum. Geçici öğretmenlik yapan bir karakter üzerinden bir okuldaki öğretmenlerin ve öğrencilerin duygu düşüncelerini anlatıyor kendileri. Fakat biraz ağır bir yanı var. Ağır derken film yavaş ilerliyor demek istemiyorum yanlış anlaşılmasın. Psikolojik olarak ağır desem az çok anlatmış olurum sanırım. Konusu ilginizi çekerse izlemenizi öneririm. Adrien Brody abimiz çok güzel bir performans sergilemiş.


 Comme Un Chef (Şeflerin Savaşı)

 Hem eğlenceli hem lezzetli bir film arıyorsanız doğru yerdesiniz. Güzel yemekler, leziz sofralar, hayallerinin peşinden giden, şef olma hayali kuran insanlar, kibirli şefler... Hepsinin güzel bir harmanı!


El Laberinto Del Fauno (Pan'in Labirenti)

Dram-fantastik-savaş filmi kendileri. Tabii savaş kısmı pek baskın değil. Hayal gücü oldukça güçlü olan bir çocuğu konu alıyor. Masalsı bir tatla, annesiyle birlikte yeni bir yere taşınmalarını ve orada geçirdiği hayatı anlatıyor. Üstelik ilginç fantastik yaratıklarla tanışıyor. 1940lı yılların İspanya'sında geçiyor ve kendi diliyle çekilmiş. Ki bu filme değişik bir güzellik katmış. (Tabii benim hiçbir İspanyolca bilgim yok yanlış anlaşılmasın. Ama farklı bir dil duymak -bilmesem bile- oldukça güzel geliyor kulağa.)


Cloverfield (Canavar)

Bir grup arkadaşın verdiği partiyle başlıyor film. İlerleyen dakikalarda ise şehirde gerçekleşen bir canavar saldırısından kaçarken buluyorlar kendilerini. Partide olanları kameraya alan kişilerin gözüyle görüyoruz olayları. Ve filmin sonuna kadar sadece o kameradan tanık oluyoruz olaylara. Çok amatörce ve basit diye tanımlayan insanlar olmuş ama o amatörlük kategorisinde değerlendirince oldukça başarılı olduğu görülüyor. Ama tabii sizin amatörlüğe tahammülünüz yoksa hiiiiç izlemeyin derim. Yine de bir şans verseniz fena olmaz???


Big Night

Günün ikinci lezzetli filmi. Bu seferki film "Amerikan Rüyası" dalgası ile 1950lerin Amerika'sına gelip İtalyan restoranı -TDK öyle kabul ediyor kelimeyi ben de hep karıştırıyorum özellikle konuşma dilinde- açan iki İtalyan kardeşi anlatıyor. Dram tadında yer yer eğlenceli bir 1996 yapımı. 


Game Night

Vizyona yeni giren abartılı bir komedi filmi. Hani şu absürt sahnelerden oluşan. Bir yandan "Ya çok saçma ya!" derken bir taraftan da güldüğünüzü görecekseniz. Sadece eğlenmek için birebir. Üstelik eğlenirken renkli kişiliklere sahip tanıdık yüzleri de göreceksiniz. Evet sadece eğlenmek için dedim ama çok da boş bir film değil. Güzel -keyifli, eğlenceli- vakit geçirmek isteyenler mutlaka göz atsın.


The Post

Sadece eğlence amaçlı bir filmden bu filme geçmek biraz garip oldu tabii. Gerçek bir hikayeden uyarlanmış The Post. Özellikle Merly Streep ve Tom Hanks performanslarını çok güzel sergilemiş. Savaş döneminde yaşanan gerçekleri yayımlamak ve yayımlamamak arasında kalan gazete çalışanlarını konu alıyor. Tabii en çok da Merly Streep'in canlandırdığı karakteri.


Annihilation

Kitap uyarlaması bir bilim kurgu filmi. Şehrin büyük bir kısmını kaplayan gizemli bir bölgeye yapılan araştırmaları konu alıyor. Bölgede yaşayan canlılar inanılmaz bir evrim sürecine giriyorlar. O inanılmaz kısmını da sevgili biyolog  karakterimiz -tamam sakin ben de biyoloğum- ve keşif grubundaki diğer bilim insanları bize açıklamaya başlıyorlar. Farklı bir bilim kurgu arayışı içindeyseniz izlemenizi öneririm. Ama filmin 8. harikalığa aday olmadığını da bilin. Ben filmi bir bütün olarak değerlendirdiğimde oldukça beğendim.


Soul Kitchen

3. lezzetli filmimize hoş geldiniz. Bu sefer bir Fatih Akın filmi var karşınızda. Bu film diğer iki film kadar mutfakla bağlantılı değil. Daha çok Almanya'da bulunan bir mekanın sahibinin hayatı üzerinden ilerliyor film. Abisi, sevgilisi, mekan çalışanları vb. Eğlenceli ve keyifli bir film üstelik. En azından bir göz atmaya değer, ne dersiniz?


Avengers : Infinity War

Vizyona girdiği ilk gün en ön koltuktan izledim. Şaka tabii! Sadece vizyona girdiği ilk gün izledim, en ön biraz garip kaçardı değil mi? ^^ Evet bir avuç süper kahraman toplanıp dünyayı kötü karakterlerden kurtarmaya çalışıyor vb. diyebiliriz. Diyebiliriz ama o kadar da basit değil! Size süper kahramanlı filmler Oscarlı filmlerden iyidir falan demiyorum. Bu serinin tamamı için diyemem belki ama bu film oldukça iyiydi. Kötü karakterin bile durup düşünülecek bir amacı vardı. Sahi dünyada nüfus yoğunluğu artıp, yaşam için gerekli en önemli kaynaklar azalmıyor mu? Nüfus azalsa belki de daha yaşanılabilir bir dünya olur! Tabii ki bu kötü karakterimize evrendeki çoğu insanı öldürme hakkını vermiyor. Ama bir durup o konuyu düşünmemizi sağlıyor film. (Düşünmediniz mi, neyse canım o konuyu düşünmek zorunda değilsiniz.) Ne, "Evreni yok etti mi?" diye mi soruyorsunuz? Ha orasını bilemem gidip izleyin. ^^ Evet filmde çok fazla karakter var, evet filmin ilk yarısı pek iyi değildi ama bir bütün olarak bir süper kahraman filminden beklenmeyecek güzellikteydi. (Not: Christopher Nolan'ın Batman serisi hariç! O güzelliğin de ötesinde bir seri.) Ama bu demek değildir ki film kötü. Diğer yarısı da oldukça iyiydi. Fazlaca merakta bıraktı, üzdüğü birçok sahne oldu vb. Ama bu da demek değildir ki dünyanın 8. harikasıydı. 8 küsür puan ortalamasına sahip kendileri şimdiden. Bakalım seneye neler olacak?!

 Okuduğunuz ya da film isimlerine göz atmak için geldiğiniz için çok teşekkür ederim. Sevgiler, D!

9 Nisan 2018 Pazartesi

Bu Aralar İzlediğim Filmler/9

   
Merhaba sevgili genç okurlar ya da ruhu genç olanlar ya da ruhu yaşlanıp da genç olanlar -tüm olasılıkları saydım sanırım- nasılsınız? Hangi kategoriye girerseniz girin umarım iyisinizdir. Ben aşırı sosyal olan 'sosyal medya hesapları'mdan yaklaşık bir aydır uzağım. Burayı da unuttum ta ki bugüne kadar. Ama güzel filmler biriktirmiş oldum. Umarım siz de seversiniz en azından birini. Ya da çoktan izlediyseniz yorum kısmına beklerim. Hadi başlayalım.


  Call Me By Your Name

Oscar Ödülleri dağıtılmadan önce izlemiştim bu 80ler İtalya'sında geçen filmi. En İyi Uyarlama Senaryo ödülünü aldı kendileri. Tabii kitabı okumadığım için o konuda bir yorum yapamayacağım. Filmin çekildiği yer, şehirdeki mimari yapı, Ello karakterinin yaşadığı değişim, Oliver ile arasındaki aşk, Ello ve babasının son sahnelerdeki diyoloğu, yaz dönemi, Armie Hammer'cığımın güzel oyunculuğu/ses tonu/yüzü (tamam sustum ergen değilim)... oldukça güzeldi. Başka ne kaldı ki demeyin kaldı aslında. Ama beğendiklerim bu kadardı, benim için özel ve mutlaka izlenmesi gereken filmlerden değildi. Tabii ki izlenmemesi gereken bir film de değildi. Yani size kaldı seçim. :)


   Ingrid Goes West

Bu film ortalamanın biraz üstünde olan filmlerden. IMDb puan ortalaması 6,7. Ama günümüz dünyasına o kadar uyumlu bir konusu var ki o yüzden anlatmak istediklerini izlemek istedim. Instagram bağımlılığı, oradaki hayatlara özenme, oradakileri gerçek hayatta bulup sapık gibi arkadaş olmaya çalışma, sevilmeyen şeylerin bile çok seviliyormuş gibi gösterilmesi -buna arkadaşlıklar da dahil-, hatta oradaki her şeyi ciddiye alıp hayatına son veremeye çalışma... Bunları anlatıyor işte. Sen ve ben bunların saçma olduğunu düşünüyor olabiliriz, ara ara Instagram ve diğer hesaplarımızı donduruyor olabiliriz, hayatımızdaki insanlarla vakit geçiriyor olabiliriz, güzel film ve kitaplara vakit ayırıyor olabiliriz, işimiz olabilir, olmasa bile bir şeylerle meşgul olabiliriz... yani kısacası hayatımızı gerçek bir düzlemde yaşıyor olabiliriz ama herkes bizim gibi değil. Ciddi ciddi anlamak ve hemen yargılamamak lazım; varsa öyle tanıdığımız insanlar onları ufacık da olsa gerçekliğe, hayatlarındaki güzelliklere yönlendirebiliriz. Ben ne yapabilirim ki deme! Eğer sen de Ingrid gibi bağımlı ya da takıntılıysan orası konusunda lütfen ufak ufak uzaklaşmaya çalış, emin ol hayat ne kadar zor olursa olsun bir sürü güzellik var etrafında!.. Yani uzun lafın kısası Ingrid'in yaşadıklarını yargılamadan izlemek isterseniz bir göz atın derim.

     
What Happened to Monday

Bu film de ortalamanın biraz üstünde. Nüfusun dünyada oldukça artması üzerine her eve tek çocuk uygulaması hayata geçiriliyor. Tabii birden fazla olanlara ... Orasını izleyip görün. :) Böyle bir ortamda doğan yediz kız kardeşin nasıl gizli bir hayat yaşadığı anlatılıyor.


   The Man From U.N.C.L.E.
   
Biraz aksiyon. biraz komedi, biraz Guy Ritchie katalım araya. Üstelik ortalamanın oldukça üstünde kendi türüne göre. Hem Armie Hammer da var. :) Rus ve Amerikan ajanların 1960lardaki yaşadıklarını anlatıyor. Tabii Soğuk Savaş-Yumuşama Dönemi -tarih çalıştığım belli olsun- arasındaki zamanı anlattığı için Rusya ve ABD arasındaki rekabeti tahmin edebiliriz. Hem eğlenceli hem aksiyon dolu bir film için tercih edebilirsiniz.
     
         
 
    Batman Begins- The Dark Knight- The Dark Knight Rises 
  
Bu muhteşem üçlü nasıl bir iki paragrafa sığdırılır bilmiyorum ama önermem lazım! Belki aranızda benim gibi bugüne kadar tek bir Batman filmi izlememiş -Batman v Superman hariç, onu da sevmemiştim pek- Batman'den ciddi ciddi nefret edenler vardır. Ama o kadar yanılmışım ki. Ön yargılar çoğu zaman güzel şeyleri görmemizi engelliyor. Aslında bu serideki güzellik Batman'in kendisinden kaynaklanmıyor; Christopher Nolan'ın yönetmenliği, senaryosu -konunun işlenişi-, başta Christian Bale olmak üzere Heath Ledger ve Tom Hardy'nin unutulmaz oyunculuklarından kaynaklanıyor bu serinin güzelliği. Tabii bu üç ismi saydığıma bakmayın daha nice yazılacak isim var. Özenle seçilmiş her bir oyuncu. Süper kahramanların her şeyi şıp diye halletmesini değil iyilik ve kötülüğün uzun savaşını anlatıyor. Tıpkı gerçek hayatta olduğu gibi emek emek, vazgeçmeden... Uzun lafın uzunu izleyenler izlemeyenlere kesinlikle izlettirsin.


  Kaybedenler Klübü Yolda    
   
Bir devam filmi kendileri. Ben ilk filmini izlemedim ama bunu sinemada denk geldiği için izledim. Ama yorumlara baktığımda ilk filminin daha iyi olduğunu anladım. Ya da çoğu insan öyle zannediyor bilemedim. Nejat İşler ve Yiğit Özşener'in oyunculuklarına diyeceğim hiçbir şey yok. İkisi de ülke standartlarının oldukça üstünde. Keşke daha iyi filmler çekilse de onlar da kendilerini daha iyi gösterseler. Yani diyeceğim asıl şey şu ki ilk filmi izlediyseniz izleyin ya da motor tutkusu olan insanların hayatlarından bir kesit izlemek isterseniz izleyin. Ama sanat yönü daha ağır olan daha güçlü bir konu, daha iyi karakterler, daha çok dram görmek isterseniz Sons of Anarchy dizisini izleyin derim. Tabii o dizinin konusu ile bunun bir alakası yok. Bu filmi minnoş olarak adlandırabiliriz o diziyle karşılaştırırsak. Eğer Sons of Anarchy yazımı okumak isterseniz buraya tıklayabilirsiniz.
      

 The Greatest Showman   
   
Ortalamanın üstünde bir biyografi-müzikal tarzında film isterseniz bunu seyretmenizi öneririm. Tabii müzikal bir film izleyip bunlar sürekli şarkı söylüyor yahu demezsiniz değil mi? Size güveniyorum. :) Ama müzikalden pek hoşlanmıyorsanız uzak durun derim. İçinde güzel şarkılar ve az sayıda da olsa güzel sahneler -sirk- mevcut. Yapacakları şovun hazırlık aşamasını ve sonrasını anlatıyor. Siz de Barnum'un dediği "En asil sanat başkalarını mutlu etmektir." cümlesini kabul ediyor musunuz? Yoksa "Daha neler!" diye cevap verip illa ki bir sanat arıyorsanız müzikal tarzında gidip La La Land'i izleyin mi diyorsunuz? 


Ready Player One
        
Belki çok da uzak olmayan bir gelecekte dünya bu filmdeki gibi olacak ve gerçeklikten kaçmak için günün büyük bir kısmını bir oyunun içinde geçireceğiz. Sahi zaten ufak ufak bu kaçışlar başlamadı mı? Sosyal medya hesaplarımız, oradaki paylaşımlarımız, oynadığımız oyunlar -her ne kadar OASIS'e benzemese de-, soluksuz izlediğimiz diziler... Tamam tamam hepsi dozunda olduğu sürece tabii ki gerekli. Tabii ki arada kaçışlar şart. Ama bu filmdeki gibi mi, teşekkürler biz almayalım. Güzel bir dünya yaratmışlar. Kendileri bir kitap uyarlaması. Bu tarz kitaplar hakkında pek bilgim yok. Film güzel olmuş. Bu güzellik Steven Spielberg'den ve yarattığı dünyadan kaynaklanıyor. Ve bence Labirent, Kuralsız vb. filmlerinden çok daha iyi. Bilgisayar oyunlarından hoşlanıyorsanız ya da oyunların filmlere çevrilmiş halinden hoşlanabileceğinizi düşünüyorsanız izleyin derim. Sinemada hoşça vakit geçirmek için birebir. Güzel bir bilim kurgu örneği ama tutup da sağlam bilim kurgu filmleriyle karşılaştırmayın. Bu arada filmdeki The Shining hatırlatmaları çok güzeldi. Ne dersiniz tekrar izleyelim mi?

Son olarak sağ tarafta "izle" yazan yere tıklayıp blogu takip edebilir ya da "e-posta ile takip et"e tıklayıp yeni yazıların bildirimlerini alabilirsiniz. En iyi dileklerimle... Sevgiler, D!

10 Mart 2018 Cumartesi

Peaky Blinders

  

Bugün güzel bir diziye doğru yolculuk yapalım sizinle ne dersiniz? Yolumuz 1. Dünya Savaşı'ndan sonraki Londra'ya doğru uzanacak. Gaz maskelerinizi hazırlayın çünkü Londra tipi hava kirliliğinin (Şunu da Coğrafya dersinden öğrenmiştim. Cümle içinde kullanmış oldum hiç değilse.) en yoğun olduğu zamanlara gidiyoruz.

1. Dünya Savaşı'ndan dönen Shelby ailesi erkeklerinin ve kadınlarının -tabii kadınlar savaştan dönmüyor- hayatlarını konu alıyor dizi. Afişte de görüldüğü gibi silahlar pek eksik olmuyor. Yasa dışı işler yapıyorlar: at yarışları, bahisler vb. Tabii zaman içinde büyüyüp gelişiyor ya da belki arada bir yerlerde işlerini kaybediyorlardır kim bilir? İzleyin ve görün. ^_^

 Tommy karakterinin yaşadığı aşkları da görüyoruz, ailesiyle olan sımsıkı bağını da ve ailesinin yaşadığı hayatı da. Dizinin alt katmanlarında -bu da parfüm tanıtımı gibi oldu- ülkeler arasında yaşanan olaylar, savaşlar da var. Sadece Shelby ailesiyle sınırlı değil. O yüzden detaylı bir dizi ve bu detaylar geçiştirilmemiş aksine özenle işlenmiş filme.

Ana karakterlerden Cillian Murphy, Helen McCroy ve Paul Anderson'ın performansları çok çok iyi. Bir dizi oyuncusu gibi değiller -ki zaten kendileri birçok iyi filmde rol alan insanlar- film tadında oynamışlar neredeyse her bölümü. Tabii geri kalan oyuncular da gayet iyi. Dizide belirli zamanlarda rol alan üç iyi isim var ki... İşte onlar da eklenince tadından yenmiyor dizi! Sam Neill, Tom Hardy, Adrien Brody...

Piyasada çok fazla dizi var bunu niye izleyelim ki diyorsanız: Bir kere ilk sezonda çok iyi olup da sonradan temposunu ve kalitesini düşüren diziler gibi değil. 2013 yılında başlayan ve 4 sezonu yayınlanmış olan İngiliz dizisi kendileri. (Sanırım bu sene yeni sezon geliyor. IMDb'de 2018 yazıyordu.) Üstelik toplamda 24 bölüm. Olayları uzatıp durmuyorlar az bölümle çok şey anlatıyorlar. Giriş müziği çok iyi, bölümlerde çalan müzikler çalan sahneyle uyumlu ve çok iyi. Dizideki kadın karakterler çok güçlü bir kere: Aida, Polly -belki Harry Potter'dan biliyorsunuzdur Draco'nun annesi rolündeydi ya da Penny Dreadful'dan Madame Kali olarak biliyorsunuzdur- Grace ve Esme karakterleri...

5. sezonda 2. Dünya Savaşı'nın ve SSCB komünizminin İngiltere'ye ve tabii Shelby ailesine etkilerini izleyeceğiz sanırım. Bence izlemek için daha fazla beklemeyin. Elinizdeki hızlı tüketime uygun dizileri bırakın ve bu diziye geçin tabii bu tarz suç-dram dizilerinden hoşlanıyorsanız. Yani "izleyenler izlemeyenlere kesinlikle izlettirsin" dizisi kendileri.

Dizi hakkında bir şeyler görmek isterseniz 1. sezon fragmanını bırakıyorum size:



Oyunculara, yönetmenlere, senaristlere, dizinin ortalama puanına bakmak isterseniz IMDb sayfasını bırakıyorum: Buraya tıklayın.

Dizide çalan iyi müzikleri az çok tahmin etmeniz için güzeller güzeli soundtrack'ini de bırakayım: 




Bu dizi gibi iyi diziler izlemek isterseniz Sons of Anarchy (Okumak için buraya tıklayın.) ve Six Feet Under (Okumak için buraya tıklayın.) yazılarıma göz atabilirsiniz. Belki onları da seversiniz kim bilir. Sevgiler, D!

4 Mart 2018 Pazar

I, Tonya (Ben, Tonya)



Hadi be Tonya başarabilirsin!..

Filmi izlerken bu cümleyle başlayıp, filmi bu cümleyle bitirdim. Sanki ben çok büyük bir şeye hazırlanıyordum. Sanki benim vermem gereken bir sınavdı. Durun bir dakika, o sınavı -buz pateni değil yahu- ben de vermiştim değil mi? Ben de başarısız olmuştum. Yoksa? Olmamış mıydık Tonya?

Bir şey için hayat boyu hazırlanmak... Hayat boyu dediğim 3-4 yaşlarından itibaren hazırlanmak. Onun için mücadele etmek, sadece o işe odaklanmak için okula veda etmek, mutsuz bir ailenin içinde büyümek, o arada aşkı bulmak, yaşanılan aşkın mutsuzluğa sürüklendiğini görmek, şiddet görmek, birileriyle rekabet etmek, yaparsın Tonya cümlesini duymak, sen hiçbir şey başaramazsın Tonya cümlesini duymak vb. Hayatla bu kadar mücadele içindeyken bir insan nasıl bir şeyi başarabilir ki?

Filmi izlerken baştan sona hep Tonya'nın yanında oldum. Herkes her zaman başaramayabilir bir şeyleri. Bunu çok az insan anlar. Ne de olsa herkes başarı hikayelerinin peşinde. Vay be nasıl başardın soruları havada uçuşur öyle bir durumda. Ama bir kez başarısız oldun mu "Neden başaramadın, sebeplerin var mıydı?" cümlesini duyamazsın. Neden başarısızlığın sebebini bilmek istesinler ki. Başaramadı çünkü yeteneği yoktu demek insanlar için daha kolay. Tonya'ya da aynı şeyi yapmadılar mı ya da bir dakika yaptılar mı? 

Neyse izleyin ve görün neler olduğunu. :) Ama size şunu söyleyebilirim ki böyle bir hikayenin anlatılması çok iyi olmuş. Hikayenin yanı sıra senaryo da iyiydi. Yer yer komedi havası, hafif gerilim, merak duygusu güzel harmanlanmıştı. Ne kadar başarılıydı, ne kadar ödülü hak ediyor bilmiyorum ama ben izlediğime pişman olmadım. Size de izleyin diyebilirim gönül rahatlığıyla. Ayrıca Tonya karakterinin yarışa hazırlanırken makyaj yaptığı sahnedeki performansı çok iyi değil miydi? Mimikleri ne kadar gerçekçiydi. Ve jüriyi sorgulamaya gittiği sahne... Sizce Margot en iyi kadın oyuncu ödülünü alır mı?

Şuraya film müziğini bırakıyorum size.

  
Bu da incelemek isterseniz IMDb sayfası: I, Tonya

Fragman için: 
    
Filmdeki en iyi iki sahne: 

  
Veee her şey için teşekkürler Tonya Harding. Tabii size de okuduğunuz için teşekkürler. Filmi izlediyseniz ya da izlemeyi düşünüyorsanız yorumlarınızı bekliyorum. Güzel geceler, D!

24 Şubat 2018 Cumartesi

Bu Aralar İzlediğim Filmler/8


Merhaba sevgili okur, keyifler yerindedir umarım. Bu ay bitmeden sizlere tekrar toplu film önerisi yapmak istedim. Var mı bu filmlerden izledikleriniz ya da izlemeyi düşündükleriniz? 



Avengers'ın yeni filmi vizyona girmeden Thor'u da tanımak istedim. Bugüne kadar hiç izleme isteği duymamıştım. Ama keyifli vakit geçirmek için neden olmasın, değil mi?! Süper kahramanseverlerdenseniz izleyin derim. Değilseniz çok bir şey kaybetmeyeceksiniz merak etmeyin. 



Oscar adaylığı sayesinde bu filmi izlemeye karar verdim. Biyografi filmi kendileri. İngiltere başkanı Churchill'in hayatını anlatıyor. (2. Dünya Savaşı Dönemi) Aslında tarihi filmleri severim ama bu filmi izlerken pek odaklanamadım. O dönem hakkında bir şeyler öğrenmek istiyorsanız bir göz atın derim.



Filmin hikayesi o kadar gerçekçiydi ki... Gerçek bir hikaye zannettim. Fakat değilmiş. Çok iyi başarmışlar bize o duyguyu vermeyi. Tecavüze uğrayıp öldürülen bir kızın annesinin yaşadıklarını anlatıyor film. Tek başına verdiği mücadele -suçlu ya da suçluların kısa sürede yakalanması için- örnek teşkil ediyor! Filmin sonu havada kalmış diyen arkadaşlar çok olmuş. İyi de güzel arkadaşım sonu havada kaldığı için daha gerçekçi olmamış mı? Gerçek hayatta da çoğu zaman havada kalmıyor mu? İzleyenler izlemeyenlere kesinlikle izlettirsin filmi. Ve bence bu konuyu bu kadar güçlü anlatan filmler daha çok çekilmeli.



Agatha Christie kitabından uyarlama bir film bu da. Trende meydana gelen bir cinayeti araştırıyorlar filmde. Tabii bu da trendeki herkesi suçlu konumuna düşürüyor. Çok güçlü bir film değil baştan söyleyeyim. Ama boş bir vakitte ya da suç-gizem filmlerini seviyorsanız neden izlenmesin?!




Dün sinemada izledim bu filmi de. Bu aralar süper kahramanlar hayatımda hep. Ama bunun değişik bir yanı var: Biraz daha gerçeğe yakın bir hikaye. Tabii Black Panther'in güçlerinden bahsetmiyorum. :) Olayın Afrika'da geçmesi, müziklerin filmle uyumu, beyazların çoğunlukta olmadığı bir film olması vb. Her biri onu güzel yapan yanıydı. Eğer hafta sonu için bir planınız yoksa gidip izleyin derim. 



Bu film de bu yazının en özgün filmi sanırım. Soğuk Savaş Dönemi'nde geçen bir film. Tabii o dönemdeki ülkeler arasındaki rekabet alt katmanlarda işlenmiş. Asıl konu afişte gördüğünüz şey. Bir canavar(!) ve bir kadının hikayesi. Yönetmenin yarattığı dünya çok farklı, masalsı bir hava var filmde bir kere. Oyuncular da -özellikle Sally Hawkins ve Michael Shannon- oldukça iyi. Farklı bir dünyaya yelken açmak için kesinlikle izleyin. 13 Oscar adaylığı olduğu için değil. Yoksa o kadar adaylığı hak ediyor mu etmiyor mu orası tartışılır!



Bu güzel filmimiz ise animasyon kategorisinde. Kendisinin de Oscar adaylığı var. Ve sonuna kadar hak ediyor! Hem mutlu eden hem hüzünlendiren bir havası var. Birçok filmin -animasyon dışındakiler- veremediği duyguyu bize hissettiriyor. Ve gelmiş geçmiş en güzel animasyon filmleri arasına rahatlıkla girer!



Bu filmi sona bıraktım çünkü bize çok güzel bir ders verdi kendisi: insanlık, saygı, kibarlık, sevgi, aile, arkadaşlık vb. Gerçek hayatta çokça unutuyoruz bu kavramları... Birbirimizi -tamam belki çok büyük boyutlarda değil ama- istemeden de olsa kırabiliyoruz. Halbuki biraz empati kursak, daha çok zorlasak kendimizi iyilik adına; dünya daha güzel olmaz mı? Sıradan olmayan bir çocuğun hikayesini anlatıyor bize film. Üstelik aynı adlı romandan uyarlanma. Kitabını okumadım ama filmi yeterince iyiydi. Sırf verdiği güzel mesajlar için bile izlenir. 

Bu filmle kapanışı yapalım artık. Saygıyla/sevgiyle kalmanız dileğiyle, D!

Not: Instagram hesabımda Shutter Island ve The Great Gatsby DVD'leri ile Muhteşem Gatsby kitabını vereceğim bir çekiliş başlattım. Eğer katılmak isterseniz buraya tıklayın.

4 Şubat 2018 Pazar

Bu Aralar İzlediğim Filmler/7


Merhaba sevgili okurlar, bugün karşınıza bir dolu filmle çıkmak istedim. Yaklaşık iki ay içinde izlediğim filmler olur her biri. Umarım en azından birini keyifle izlersiniz. Eğer izledikleriniz varsa yorum kısmında benimle paylaşırsanız çok sevinirim. 


     
Bu güzel film bize Woody Allen fantastikliğinde Paris'i gezdiriyor. Hem eski dönem yazarlarıyla, ressamlarıyla karşılaşmış olacaksınız romantik sayılabilecek bir hava içerisinde. Fitzgerald'lar, Picasso'lar, Dali'ler... Fantastik kısmı da oldukça keyifli, o kısmı sürpriz olsun.

  
  
Bu film ise komedi ve dramı harmanlayıp sunuyor bize. Tek mekanda, bir grup arkadaşla geçen bir film. Bol diyaloglu aynı zamanda. Hem kendi hayatlarını hem de hayatın kendisini sorguluyorlar yer yer. İzlemeye değer üstelik.

  
  
Yeniyıl geçmiş olabilir ama o zamanı anlatan taptatlı bir animasyonun zamanı asla geçmez. Macera dolu üstelik. Hem de 7,1 puana sahip. Göz atın derim animasyon filmlerinden hoşlanıyorsanız.

  
  
Bu film bir devam filmi. İlk filmi çok çok beğenmiştim. Tabii bu da güzeldi, bildiklerini sorgulayanlar bu defa gençler oldu bu filmde. Binlerce yıldır yaşayan bir adamın hikayesini içeriyor üstelik. İlk filmi neydi derseniz buyrun IMDb sayfası >> The Man from Earth
  
  
  
 Yani şimdi ne desem ki seveni de sevmeyeni de çok. Benim hangi tarafta olduğum anlaşılıyordur geçmiş yazılarımdan. :) Üstelik bu filmi konu bakımından 7. filmden daha güçlü buldum. Seriye bir şans vermenizi isterdim. Ama zevkler ve renkleri tartışamam, bu çok gereksiz olur. Farklı düşünceler güzeldir!


  
Bu da bir devam filmi. Bunun da ilk filmi daha iyiydi. Önce onu izleyin derim. Aksiyon, macera ve komedi türlerinde kendileri. Gizli bir servisin başından geçenler anlatılıyor. Ama bu filmden başlarsanız pek sevmeyebilirsiniz. Buyrun ilk filmin IMDb sayfası >> Kingsman: The Secret Service
  

  
Bu film hakkında son Instagram paylaşımımda yazmıştım. Okumak için >> Buraya tıklayabilirsiniz. Romantik-dram filmlerinden hoşlanıyorsanız izlemenizi tavsiye ederim. Üstelik güçlü bir oyuncu kadrosu var.
  


                   
   
Sonunda Maymunlar Cehennemi filminin ilk serisini bitirdim. Biraz fazla uzatılmıştı, film sayısı oldukça fazlaydı. Ama konusu çok çok iyi. Tabii eski bir film olduğu için yer yer hoşlanmadığınız noktalar olabiliyor. Ama ilk film ve ilk filmin sonu efsaneydi... Bilim kurgu türünde bu seri. Bu tür filmlerden hoşlanıyorsanız mutlaka göz atın derim.


   
Mother filmi nasıl anlatılır bilemedim ki. İnanılmaz güçlü bir film. Sonuna kadar izlenmesi gerekiyor. Filmi saçma bulan arkadaşlar, yerden yere vuranlar... Çok ilginçsiniz! Anlayıp da sevmediyseniz bir şey söyleyemem ama anlamadığınız halde hakaret dolu yorumlar yaptıysanız işte o zaman kızarım. Konusu iki kişi arasında geçen olaylar, eve gelen konuklar, adamın yazarlığının başarısı vb. gibi gözükse de metaforlarla süslenmiş bir film. Mutlaka ama mutlaka izleyin, tabii sonuna kadar sabredin. :)


  
2018 Oscar adaylarından kendileri. Çok güçlü bir film değil ama izlenmeye değer bir film. Lady Bird isimli kızın ailesiyle, arkadaşlarıyla, okulla, kısacası hayatla olan ilişkisi anlatılıyor. Liseye giden bir kızın hayatıyla, duygu ve düşünceleriyle ilgileniyorsanız izleyin derim. Baş roldeki oyuncu rolünün hakkını vermiş. Brooklyn filminde de oynamıştı kendisi. O filmle ilgili yazmıştım. Okumak isterseniz >> Brooklyn


  
İşte bu film bu yazımdaki en iyi film (benim gönlümde) sanırım. Dört Oscar adaylığı var. Ve eminim en azından birini kapıp götürecek evine. Diğer filmleri izlemedim tam, bunu söylemem erken belki de kim bilir. Türü ise gizem-gerilim. İlginç bir gerilimi var üstelik. Merak duygunuz da son ana kadar yoğun oluyor. Sonu ise şaşırtıcı, bol sürprizli yani. Siyahi bir gencin, sevgilisiyle birlikte sevgilisinin ailesini ziyaretiyle başlıyor her şey. Neler olmuyor ki o ziyaret sırasında!.. İzleyenler izlemeyenlere kesinlikle izlettirsin derim.

Son olarak son üç filmin afişleri gözünüze bir değişik geldi değil mi? Her biri Sevgili İpek'in çizimi. Harikalar yaratıyor bu işte! Karakterlerin özelliğini çok iyi bir şekilde dışa vuruyor. Instagram profiline göz atmak isterseniz >> @ipekkomurcu 

Ayrıca size bir haberim var bu ay içinde Instagram hesabımdan (sağ tarafta "Hanimiş Instagram Hesabın" yazan yerde) üç güzel Leonardo Dicaprio filminden ve oynadığı bir filmin kitabından oluşan bir çekiliş yapacağım. Gelmek isterseniz beklerim. Keyifli hafta sonları dilerim. Sevgiler, D!